
8 Ağustos 2012 Çarşamba
Soulmates Never Die...
26 Nisan 2012 Perşembe
Özledim, hepsi bu.
Elimde olsa bütün sevdiklerimi psikopat gibi bir evin içine kapatırdım, orda hepimiz mutlu mesut yaşardık. Ev baya iddialı oldu ama.. Bir tane senaryo yazmıştım üniversitede, bütün sevdiklerimi bir adaya götürüyordum ve orada yaşamaya zorluyordum. Survivor misali, ama daha moderni böyle Maldivler vari bir adada.. Baya bir kavga çıktı problem oldu. Ne yani, alt tarafı masumane bir istek benimkisi. İnsan sevdiğini mutlu görünce daha bi mutlu olmaz mı ? Ben daha mutlu olacağım işte öyle, herkes benim mutluluğumu görüp mutlu olsa, güzel güzel yaşayıp gitsek hiçbir sorun kalmayacak.
İşte bu yüzden, şu hayatta en çok yaşadığım, en çok beni üzen, en çok tahammül edemediğim, şuan bunu yazarken bile gözlerimden yaşlar süzülmesine neden olan şey bu, özlemek ! Ben çok sıkıldım artık. Evet, özlemek güzel şey, özlemek bazı şeyleri taze tutar bilmem ne. Ama benim için geçerli değil bu. Benim zaten sevgim yetmiyor kimseye, yani sevmelere doyamıyorum, kimseye yeterince doyamıyorum. İlgi manyağı aptalın tekiyim. İlgi varsa varım, yoksa yokum. Evet, alıştım kalbimin büyük bir kısmının benden uzakta olmasına, ama en azından, sevgilim dediğim insanın, yani ruh eşim diyeceğim insanın benden uzakta olmasına artık tahammülüm yok. Bir şeylere bir süre sabredebilirim evet, ama bu beni o kadar itiyor ki, resmen korkuyorum. En büyük korkum, en büyük endişem. Yanımda olsun, dibimden ayrılmasın, sıksın beni boğsun resmen, yeter artık diyeyim. Saçmalama demeyin, benim hayalim bu. Ne kadar basit ve küçük değil mi ? Öyle olmuyor işte. Ama inşallah olur. Benim hep yanımda olan insan olacak benim evleneceğim insan. Acelem yok, bu yüzden yok. Güvenmem gerek benim. Benim hep yanımda olacağına, hiç bırakmayacağına güvenmem gerek. Mesafeler hep hayatımın içinde, ama hiç bana göre değil. Çok üzülüyorum işte, o kadar. Özledim… Kimleri kimleri bir saysam…….
Neyse,
Belki cennette, o rüyalarımdaki adada, sonsuza kadar hepsiyle birlikte yaşarım. ;)
10 Nisan 2012 Salı
Thank my lucky stars ;)
6 Nisan 2012 Cuma
Good Music makes Good People !
12 Mart 2012 Pazartesi
Hmmm...

..Diye bir söveyim dedim ama, böyleyiz ne yapalım. Hepimiz değişiyoruz, büyüyoruz, ama duygular maalesef hep aynı. Duygularını, hissettiklerini değiştiremezsin ki.. Yaşla, yaşanmışlıklarla ölçemezsin. Sadece tepkilerin azalır belki ama, o duygular bir şekilde yine ortaya çıkar. Öyle ya da böyle, bir şekilde yaşıyoruz işte. Bir şekilde seviyoruz, seviliyoruz, yaşıyoruz. Sonuçta mutlu musun? Mutluysan sorun yok, devam et. Ben şahsen, ne kadar hata yaptıysam, hepsini çok sevdiğimden yaptım. Bu yüzden insanları sevmekten vazgeçecek değilim. Bir hata yapıyorsam, kimse kusura bakmasın, yapmaya devam edeceğim. Ben böyleyim.
8 Mart 2012 Perşembe
Büyükler gerçekten çok tuhaf...
"Büyükler hiçbirşeyi tek başlarına anlayamıyorlar, onlara durmadan açıklamalar yapmak da çocuklar için sıkıcı oluyor doğrusu." (sf: 9)
"Büyükler sayılara bayılırlar. Tutalım, onlara yeni edindiğiniz bir arkadaştan söz açtınız, asıl sorulacak şeyleri sormazlar. Sesi nasılmış, hangi oyunları severmiş, kelebek biriktirir miymiş, sormazlar bile. Kaç yaşında, derler, Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası kaç para kazanıyor? Bu türlü bilgilerle onu tanıdıklarını sanırlar. Deseniz ki: "Kırmızı kiremitli, güzel bir ev gördüm. Pencerelerde saksılar, çatısında kumrular vardı". Bir türlü gözlerinin önüne getiremezler bu evi. Ama "yüzbin liralık bir ev gördüm" deyin, bakın nasıl: "Aman ne güzel ev" diye haykıracaklardır." (sf: 22)
"İnsan üzgün olunca günbatımının tadına daha iyi varıyor." (sf: 31)
"Sevdiğiniz çiçek milyonlarca yıldızdan yalnız birinde bile bulunsa, yıldızlara bakmak mutluluğunuz için yeterlidir. 'Çiçeğim işte şunlardan birinde', deriz kendi kendimize. Ama bir de koyunun çiçeği yediğini düşün, bütün yıldızlar bir anda kararmış gibi gelir." (sf: 34-35)
"Ne kavranılmaz bir yer şu gözyaşı ülkesi". (sf: 36)
"Bilmiyordu ki krallar için dünya çok basittir, onların gözünde herkes uyruktur." (sf: 45)
"Kendini yargılamak başkalarını yargılamaktan daha güçtür. Kendini yargılamayı başarabilirsen gerçek bir bilgesin demektir" (sf: 51)
"Acaba bir gün hepimiz kendi yıldızımızı yeniden bulalım diye mi yıldızlar böyle parlıyor?" (sf: 74)
"-İnsanlar nerede? Çölde biraz yalnızlık duyuyor kişi...-İnsanların arasında da yalnızlık duyulur, dedi yılan." (sf: 74)
"İnsanların tanımaya ayıracak zamanları yok artık. Aldıklarını hazır alıyorlar dükkanlardan. Ama dost satan dükkanlar olmadığı için dostsuz kalıyorlar". (sf: 85)
"İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez." (sf: 89)
"Gülünü bunca önemli kılan, uğrunda harcadığın zamandır." (sf: 89)
"Zaten yalnız çocuklar ne aradıklarını bilirler. Bezden bir bebeğe tüm zamanlarını verirler, varsa yoksa o bebektir; ellerinden alınsa ağlarlar." (sf: 90)
"Bir yerde bir koyunun saklı oluşudur çöle güzellik veren." (sf: 94)
"İnsanlar hızlı trenlere biniyorlar, ama ne aradıklarını bildikleri yok. Koşuyor, heyecanlanıyor, dönüp duruyorlar. Bunca çabaya değse bari..." (sf: 95)
"Sizin dünyadaki insanlar, bir bahçede beş bin gül yetiştiriyorlar; yine de aradıklarını bulamıyorlar... Oysa aradıkları, tek bir gülde, bir damla suda bulunabilir." (sf: 96)
"Birinin sizi evcilleştirmesine izin verirseniz, gözyaşlarını da hesaba katmalısınız." (sf: 100)
"Yüreği, vurulmuş bir kuşun yüreği gibi çarpıyordu." (sf: 102)
"Benim için çölde bir kaynaktı gülüşü." (sf: 103)

"Bir yıldızda yaşayan çiçeği seversen, geceleri gökyüzüne bakmak güzel gelir. Bütün yıldızlar çiçeğe durur." (sf: 104)
"Bırakılmış eski bir deniz kabuğu gibi olacak kalıbım. Eski deniz kabuklarına acınmaz ki." (sf: 107)
Seni seviyorum Küçük Prens...
"Tedaviye başlıyoruz."

O kadar çok şey görüyoruz ve yaşıyoruz, bu esnada o kadar fazla şey hissediyoruz ki, bence insanoğlunun ortalama 60 yıl ömrü olması bile bir mucize. Yorgunum ya ben, 26 yaşındayım, yorgun ve bitkinim. Allah'ıma şükürler olsun herşeye sahibim şu hayatta, ama psikolojik olarak hiç iyi değilim bu aralar. Ne kimseyle konuşasım var, ne bir ortamda durasım, ne de bir şeylerle kendimi oyalayasım var. Öylece durup 18 saat boyunca tavana baksam bakarım yani. O yüzden inek dedim ya kendime..
Bütün herşeyi geçtim. Şuan benim canımı en çok yakan.. Birinin kalbini kırdım, incittim. Bak işte buraya bile böyle yazıyorum ! Ben durduk yere yapmadım. O yaptı, doldum, ve fena taştım. Kendimden geçtim. Ve bu insan bana geçmişte beni üzmek için abartmıyorum herşeyi yapmış biri. Ama, yaklaşık 6 aydır, benim en çok yanımda olan, yada benim böyle sandığım, ama bana bunu gerçekten hissettiren, ve kendisine tekrar güvendiğim biri. Delirdim, kendimden geçtim. Beni tanıyamazdınız. Sonra o delirdi, çok korktum. Çok üzüldü, çok incindi. Ama ben hep daha çok incindim aslında. Şuan içimdeki bu garip ve maksimum gereksiz vicdana anlam veremiyorum. Ruha döndüm. Aklımda sürekli, hilal nasıl yaparsın.. Ama işte sorun şu ki, o daha kötüsünü yaptı. Ama işte yine benim kendimi suçlu hissetmemi sağlamayı başardı. Resmen beynimi yıkadı. Ve hala kafamda hilal nasıl yaptın.. Salak kız ! Ama kendimi neden bu kadar yalnız hissediyorum ?
Beterin beteri varmış. 2 haftadır saçmasapan üzüldüğüm şeyin daha kötüsünü gösterip iyice aptallaştırdı bu hayat beni. Hep aynı şeyi yapıyor. Güzel güzel davranmıyor da sana, hep kötü birşeyler, hep bir engeller hep bir aksilikler. Niye illaki sınanmak zorundayız ? Neden güzel şeyler karşısında neler yaptığımızla sınanmıyoruz acaba ? Kötü insan her koşulda kötüdür zaten, iyi insan her koşulda iyidir. Karşısında ne hale gelirsen gel, seni seven insan zaten seni her şekilde sever ve değer verir. Çünkü seni tanır. Yapılan tek bir hatayla senden vazgeçmez. Bu böyledir. Aksini yaşıyorsan eğer, zaten o insan seni yeterince sevmemiştir.
İnsanlar hep aynı kalacak. Biriyle yaşayacaklarınız hiçbir zaman yaşadıklarınızın önüne geçmeyecek. Gittiyse yine gidecek, yanındaysa yine gelecek. Ayrıntılara takılma, genele bak ;) Tamam. Ben de bir silkeleneyim de kendime geleyim bari.
Not: Güzel müzik, her zaman güzel müzik. Mutluyken de, mutsuzken de.. Radiohead- Karma Police'e teşekkürler. (Nutella'mı da unutmayalım:)
1 Şubat 2012 Çarşamba
Sev affet unut güven ? Nasıl olacak o ? Yapma.
